16 Eylül 2013 Pazartesi

" You can never replace anyone, because everyone is made of such beautiful specific details. Like I remember the way? your beard has a bit of red in it. And how the sun was making it glow? that morning, right before you left. I remember that, and? I missed it. I'm really crazy, right? "


7 Mayıs 2013 Salı

rüzgar.

peki insan neleri tanımlayabilirdi bir insanı tanıyarak?
tüm insanlığı ve bütün duyguları tanımlayabilir miydi?
tezer'in kaçtığı tüm orgazmları, geceleri, günleri?
bir insan, uçsuz bucaksız bir yol mudur
yoksa kısacık bir yolculuk mudur istikameti insan evreninde yer alan?
manasızlık mıdır bir insanı tanıma isteği korka korka
yoksa cesareti midir kalbinde atan?
hırsı mıdır ulaşılamayan?

3 yıl sonra bi cafede cuma günleri şarkıları ben seçeceğim, benim seçtiğim şarkılar insanların kulağına dolacak, yüreğine uçacak. hayali bile güzel.
3 yıl sonra yine kimseyi doğru düzgün tanımıyor olacağım. ama hep kocaman bir istekle yüreğimi açacağım.
büyük bir merakla. büyük bir tutkuyla insanların hayatında sürekli kaybolacağım.

galiba rüzgar olmak istiyorum.


23 Nisan 2013 Salı

-(e)bilememek.

evin ev olmuyor. kaldığın yer ev olamıyor. göçebelik ruhuna yakışıyor da ruhun göçebeliğe yakışamıyor. gitme isteği artık yerini insanları özleyişlere bırakıyor. sanki zorluyorlarmış gibi. şartlar olgunlaşamıyor. devir değişmiyor.

6 Aralık 2012 Perşembe

"olasılıklar düşük de olsa varlıklarına sarılırlar."

insanların yokluklarına sarıldığında kocaman bir sakinliğin içinde buluyorsun kendini. sonra, aylar sonra ilk defa bi sürü cümle kuruyorsun. '' bazen çok özlüyorum. tepine tepine ağlayasım geliyor o zamanlar. bi daha hiç yan yana gelemeyeceğimiz insanları neden boş boş özleyip işsizlik yapıyoruz ki? " aradan sadece beş altı saniye geçiyor. yarım yıl o beş altı saniyeye sığıyor. sen yarım yıllık o yokluğu 5-6 saniyede eritiyorsun. yarım yıllık suskunluğunu ağlayarak bozuyorsun. insanların yanlış yer ve yanlış zamanlarda oluşlarına, zamanlamalarının mükemmelliyetiyle cevap veriyorsun. bir bakıma yine mucizevi şeyler yoktur tezini çürütüyorsun. yine onu çağırıyorsun. içindeki yokluk doluveriyor. saniyelik de olsa seni ağlarken güldürebilecek kadar sarılıyorsun insanların varlıklarına.  "olasılıklar düşük de olsa varlıklarına sarılırlar, sana sarılıyorum. yokluğuna ve içimdeki çokluğuna." cümlesinin hakkını veriyorsun. saat 4'e gelirken yine kendini uyanık buluyorsun.

16 Kasım 2012 Cuma

adamın sigarası, şehrin sonbaharı

bir adamın kurabileceği en basit cümleyken, gelip midenin ortasından giriyor. delip geçiyor. acısı sırtına yayılıyor yavaş yavaş. " kış geliyor. "
şarkıyı en fazla duyumsadığın ayda, en fazla anlamlandırdığın şehirde, Ankara'da, kış öncesi yağmur ayazında, sapsarı yaprakların ıslanarak parıldadığı, her gün arşınladığın o yollarda dinliyorsun. sırtında mavi beyaz oduncu gömleğin. ama o bile ince gelmeye başlamış. hafiften ürperiyorsun. Ankara'da sarı var, gri var.

duman yükseliyor, duman aralanıyor. duman kayboluyor. çok yazık şeyler oluyor. tanımadığın bi insanın sigara içişine kapılmak çok anlamsız geliyor. 'yine' anlamını çabucak yitirecek şeyler istiyorsun. yine deli gibi hiç bilmediğin bi dünyada kaybolup boğulmak istiyorsun. bütün bunlar olurken beş altı sigarayı ardı ardına yakıyorsun. ve bütün bunlar hayatın sabitliğinde kendine yer ararken birden miden bulanıveriyor. aniden her şeyden vazgeçiyorsun. artık cesaretin sadece bir diğer sigarayı yakışında saklanıyor. kendini dinliyorsun. ve ne istemediğini gayet iyi biliyorsun. hayat bir yerde duruyor. o yeri hiç tutturamıyorsun.

10 Kasım 2012 Cumartesi

less action in the water




perdelerden nefret ediyorum. bu yavaşlık ve sakinlikten aslında sıkılmış olsam da garip bir şekilde keyif aldığımı hissediyorum. durduğum yerde sonbahar çok güzel. durduğum yerde sadece sonbahar çok güzel. hepimiz çirkin aynalara bakıyoruz.