29 Temmuz 2012 Pazar

özgürlükten korkmuş kadın.

Yamaç paraşütü iki kişilik bir olaydı. Yere kazasızca inebilmeleri için öndekinin ayağı yere değdiği anda koşması gerekiyordu. Arkadakinin de gidecekleri yönü belirlemesi gerekiyordu. Cesaret edemediler.Çünkü en büyük hayallerinin bu olmasından korktular. Çünkü yıllar sonra ilk defa söylenmemiş şeyler üzerine istemsizce hayal kurdular. Önce adam cümleyi kurdu utanarak. Kadın sakince gülümsedi. Kadın her zamanki gibi korkulara bulandı. Ama "yaparız bir gün." dedi adamın cümlesini tekrarlayarak. Bu birlikte kurdukları ilk hayaldi. Son olacağının henüz ikisi de farkında değildi. Kadın bu hayali hiç unutmadı. Ama korkmuştu. Adamsa belli ki çoktan kurduğu cümleleri unutmuştu.


Yamaç paraşütü iki kişinin birbirine güvenini gerektirirdi. Hem disiplin işi hem de çılgın işiydi. Birlik işiydi, aşk işiydi. Korkunun gölgelediği istekti. Kadın farkına çok geç vardı. Adam onu yeryüzünde bıraktı. Kadının gözleri gökyüzüne takılı kaldı. Gökyüzü artık ulaşamayacağı ve çok geç kalmış olduğu bir yerdi. Kadın özgürlükten korkmuştu.


25 Temmuz 2012 Çarşamba

görevler de görev olmasaymış.

" Annemle dükkan vitrinlerinin önünden geçerken, ona insanların neden tekme atıp camları kırmadığını sorduğumu anımsıyorum. Annem de, insanların birlikte yaşayabilmelerini sağlayan, kelimelere dökülmeyen bir takım toplumsal davranış kurallarının varlığından söz etmişti. Bunu duyduğumda, her şeyin bizden öncekiler tarafından belirlenmesinden ve yol haritasının çıkarıldığı bir dünyada yaşamaktan dolayı kendimi sınırlandırılmış hissetmiştim. Yıkıcı güdülerimi bastırıp, yaratıcı olanlara yoğunlaşmak üzere kendimi eğitmiştim. Yine de, kurallardan nefret eden tarafım büsbütün ölmüş değildi."
İnsan yaratma isteğiyle yaşarken ilham yoksunluğuyla geçirir bazen hayatını. İçinde yapmak istedikleri ve yaptıkları düğüm olmuş bir halde, oradan oraya savurur kendini. Bir de bakar yapmak istedikleri için bi' yerden başlamak yerine bambaşka bir şey için kollarını sıvamış. Burada devreye giren isteksizlik insanı yaptığı işlerden zevk alamamaya iter. Ama yine de insan, beyninin bir tarafına bir gün yaptığı her şeyin karşılığını alacağı, zevk almasa da yaptığı şeylerin bi şekilde işine yarayacağı bilincini yerleştirir. O da zaten içinde bulunduğu durumu daha yaşanılabilir hale getirmektir. Belki de bir nevi kendini kandırmacadır. Bilinmez. Patti Smith'in cümlelerini okuduktan sonra döne dolaşa bu düşüncelere vardım. Aslında daha önceden yürüdüğüm yolun sonuna gelmişim. Düşünmek yerine artık onları cümlelere dökmeye karar vermişim. Görev olan her şeyden kaçıp aylaklık etme isteğimin tavan yaptığını hissediyorum. Aylaklığın, benim için daha çok yaratabilme isteğine dönüşmesinin önünde de saygıyla eğiliyorum.

17 Temmuz 2012 Salı

km.


"Daha çok anlat," dedim.
"Hoşuna gidiyor mu?"
"Çok. Elimden gelse, seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum."
"Bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?"
"Gider gibi yaparız."

kilometrelerce de susabilirdi insan. işte bu yüzden bazıları susmayı seçtiler.
 bi' daha hiç kelimelerde yüzmemecesine.

10 Temmuz 2012 Salı

tavşanlar dağlara sarılsın.

oyununa nasıl da dalmış bi' köşede. gel diyorum, bak buradayım. gel diyorum beraber oynayalım. beni duyuyor. ayağa kalkıyor ve yüzüme bakıyor. o an dünyanın en kötümser insanı oluveriyorum. geriye doğru iki adım atıyor gözlerini üstümden çekiyor, arkasını dönüp sonsuz adımlar atıyor. sonsuza sonsuz adımlar atıyor. beni içinden çıkmayacağım bi' kötümserliğin içinde bırakıyor. beni unutamayacağım bakışlarıyla cezalandırmış gidiyor. yolculamıyorum. 


hayatımdan insanlar gidiyor teker teker. el sallamıyorum. veda etmiyorum. 
hayatımdan insanlar gönderiyorum, hiçbirinin haberi olmuyor.