25 Temmuz 2012 Çarşamba

görevler de görev olmasaymış.

" Annemle dükkan vitrinlerinin önünden geçerken, ona insanların neden tekme atıp camları kırmadığını sorduğumu anımsıyorum. Annem de, insanların birlikte yaşayabilmelerini sağlayan, kelimelere dökülmeyen bir takım toplumsal davranış kurallarının varlığından söz etmişti. Bunu duyduğumda, her şeyin bizden öncekiler tarafından belirlenmesinden ve yol haritasının çıkarıldığı bir dünyada yaşamaktan dolayı kendimi sınırlandırılmış hissetmiştim. Yıkıcı güdülerimi bastırıp, yaratıcı olanlara yoğunlaşmak üzere kendimi eğitmiştim. Yine de, kurallardan nefret eden tarafım büsbütün ölmüş değildi."
İnsan yaratma isteğiyle yaşarken ilham yoksunluğuyla geçirir bazen hayatını. İçinde yapmak istedikleri ve yaptıkları düğüm olmuş bir halde, oradan oraya savurur kendini. Bir de bakar yapmak istedikleri için bi' yerden başlamak yerine bambaşka bir şey için kollarını sıvamış. Burada devreye giren isteksizlik insanı yaptığı işlerden zevk alamamaya iter. Ama yine de insan, beyninin bir tarafına bir gün yaptığı her şeyin karşılığını alacağı, zevk almasa da yaptığı şeylerin bi şekilde işine yarayacağı bilincini yerleştirir. O da zaten içinde bulunduğu durumu daha yaşanılabilir hale getirmektir. Belki de bir nevi kendini kandırmacadır. Bilinmez. Patti Smith'in cümlelerini okuduktan sonra döne dolaşa bu düşüncelere vardım. Aslında daha önceden yürüdüğüm yolun sonuna gelmişim. Düşünmek yerine artık onları cümlelere dökmeye karar vermişim. Görev olan her şeyden kaçıp aylaklık etme isteğimin tavan yaptığını hissediyorum. Aylaklığın, benim için daha çok yaratabilme isteğine dönüşmesinin önünde de saygıyla eğiliyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder